Yapraklar Neden Sarkar?
Bir kış sabahı Kayseri’de, yapraklar ve duygular arasındaki ince çizgi…
—
Bir Sonbahar Günü: Yaprakların Sessiz Hikâyesi
Kayseri’nin serin sonbahar sabahlarından birinde, sokakların kenarındaki o büyük ağacın altına oturmuştum. Hava, her zamanki gibi biraz soğuk, ama güneş yeni doğmuş ve her şey sarı-kahverengi tonlarında. Sonbaharın o hüzünlü, ama bir o kadar güzel havası vardı. Benim için sonbahar, her zaman bir geçiş dönemiydi. Ne yazın sıcak, ne de kışın soğuk olduğu bir dönemdi. Tam ortada, belirsizlikte…
Bu sabah biraz dağınıktım. Son birkaç gündür, içinde kaybolduğum düşüncelerle o kadar meşguldüm ki, dünya etrafımda dönerken ben hiç fark etmeden her şeyin hızla geçip gittiğini hissettim. Biraz yalnızlık vardı, bir tür huzursuzluk. Hayatın bana ne sunduğunu anlamaya çalışırken, bazen işler o kadar karmaşıklaşıyor ki, her şeyin bir anlamı olup olmadığını bile sorguluyorum. O an, işte o büyük ağacın altında, her şeyin biraz durakladığını hissettim.
Ağacın yaprakları, ince ince rüzgarla sallanıyordu. Ama bir şey fark ettim. Yapraklar sarkıyordu. Sanki ağacın dallarına tutunmak için son bir çaba harcıyorlarmış gibi. O an aklıma takıldı: Yapraklar neden sarkar?
Hayal Kırıklığı ve Umut Arasında: Ağaçların ve İnsanların Hikâyesi
O kadar doğal, o kadar normaldi ki, yaprakların düşmeye başlaması. Sonbaharın gelmesiyle her şeyin solması, donması… Ama ben, o yaprakların her birinin nasıl da yere düşmeden önce sarktığını düşündüm. İnsanlar gibi, bazen biz de hayatta tutunmak için son bir çaba harcıyoruz. Hayatta kalmak, bir yere tutunmak… Yine de bir yerlerde bir gevşeklik, bir sarkma oluyor. Ne kadar tutunmak istesek de, bazen bırakmamız gerekiyor.
İçimden bir ses, “Bırak, serbest bırak” dedi. Ama ben o an, bir yaprağın düşüşünü izlerken, kendimle ilgili ne kadar belirsiz hisler içinde olduğumu fark ettim. Kayseri’nin sokakları, o ağaçlar ve yapraklar, bir şekilde benim iç dünyamı yansıtıyordu. Belki de o yapraklar, kendilerini bırakıp düşerken, ben de bir şekilde düşmeye ve sarkmaya başlamıştım. Çünkü çok fazla şey taşıdığımı hissediyordum. Geçmişin yükü, gelecek kaygısı… Her şey ağırlaşıyor, sarkıyordu.
Ve bir yaprak, o kadar sessiz, o kadar nazik bir şekilde yere düşüp kayboldu. Bir kayboluştu, belki de her şeyin sona erdiğini düşündüğümüz bir an.
Geçmişin Yükü ve Geleceğin Sözleri: Umut Varmı?
Yaprakların düşüşü, geçmişle yüzleşmek gibiydi. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan, bir şeylerin sonunda bittiğini fark ettim. Ama sonra bir başka yaprak daha sarktı. O kadar sabırla, o kadar alçakgönüllü bir şekilde… Ve yine rüzgarla dans etmeye başladı. O an, ne yapıyordum ben? Düşen yaprağın peşinden mi gidiyordum? Yoksa sadece o anı mı yaşıyordum? Her şeyin geçici olduğunu fark ettiğimde, bir umut ışığı yanmaya başladı. O yaprak düşerken, bir şeyler yerli yerine oturuyordu. Belki de her şeyin geçici olması, bir şeylerin yeniden başlayacağı anlamına geliyordu. Kim bilir, belki de yaşam da bir yaprağın düşüşü gibiydi.
Yapraklar düşerken sarkmaları, belki de hayatın en kırılgan ve en güzel yönüydü. Bir şeylerin sonunda bitmesi, bir şeylerin yeniden başlamasına zemin hazırlıyordu. Kış gelmeden önce sonbaharın her anını, her yaprağını kucaklamalıydık. Ben de o an, o yaprakların her birinin sarkışını daha derinden anlamaya başladım. Onlar, zamanın içinde kaybolan, ama her zaman yeniden doğacak olan umutları simgeliyorlardı.
Bir Ağaç ve İnsan İlişkisi: Yavaşça Büyümek
Zaman geçtikçe, yaprakların tek tek düşüp kaybolduğunu gördüm. Ama ağaç, hala ayaktaydı. Yapraklar düşerken ağaç, köklerine sıkı sıkı tutunarak yükselmeye devam ediyordu. Kendi içimde de, benzer bir şeyler olduğunu düşündüm. Her kaybolan şeyin ardından bir şeyler büyüyor, gelişiyordu. Belki de bazen düşmek, en büyük yükselmenin başlangıcıdır. Ben de, zamanla, düşerken büyümek gerektiğini öğrendim.
Kayseri’nin soğuk, sessiz sabahlarından birinde, yapraklar neden sarkar diye düşünürken, aslında kendi içsel yolculuğumu da keşfetmiş oldum. Bazen sarkmak, bazen düşmek… Hepsi hayatın bir parçasıydı. Ve belki de yapraklar, düşerken sadece biraz daha büyüyordu.