Göresmek Ne Demek? Felsefi Bir Bakışla İlişki, Anlama ve Varoluş Üzerine
Bir filozof olarak dünyayı anlamaya çalışırken sık sık şu soruya dönerim: İnsan, diğer insanlarla nasıl ilişki kurar? Görmek, tanımak, anlamak ve nihayetinde “göresmek” bu ilişkinin katmanlarını oluşturur. Göresmek kelimesi, eski Türkçede “karşılıklı olarak görmek, birbirini görmek” anlamına gelir. Ancak yalnızca fiziksel bir eylem değildir; bir varoluş biçimidir. Göresmek, hem gözle hem zihinle hem de kalple temas etmektir — bir diğerini “var” kabul etmenin eylemidir.
Göresmenin Etik Boyutu: Tanımak ve Sorumluluk Almak
Etik açıdan göresmek, bir başkasını yalnızca görmek değil, onun varlığını kabul etmektir. Levinas’ın deyimiyle, “öteki”nin yüzüyle karşılaşmak, ahlaki bir sorumluluk doğurur. Göresmek, bu sorumluluğu üstlenmek anlamına gelir. Çünkü görmek tek taraflıdır; göresmek karşılıklıdır.
Etik ilişkide göresmek, bir tür diyalogdur. İnsan, diğerini kendi benliğinin uzantısı olarak değil, kendi varlığına sahip bir özne olarak görür. Bir annenin çocuğuna bakışında, bir dostun dostuyla kurduğu göz temasında, hatta bir yabancının selamında bile bu etik ilişki kendini gösterir.
Ancak modern dünyada bu karşılıklı görme hali giderek zayıflamaktadır. Dijital ekranlar, toplumsal hiyerarşiler ve kimlik politikaları, insanı “görülmeyen” bir varlık haline getirmektedir. İşte bu yüzden göresmek, günümüz insanı için bir ahlaki yeniden hatırlamadır: Gör, ama yalnızca gözle değil; anla, hissederek gör.
Epistemolojik Perspektif: Bilginin Göresel Niteliği
Bilgi kuramı açısından bakıldığında, göresmek bilginin üretim biçimiyle yakından ilişkilidir. Bilgi, salt gözleme dayalı bir süreç değildir; karşılıklı etkileşim içinde şekillenir. Her bilgi, bir “görme biçimi”nin ürünüdür.
Epistemolojik olarak göresmek, bilginin sabit değil, ilişkisel olduğunu gösterir. Bir nesneyi görmek, onu anlamak anlamına gelmez; ancak o nesneyle etkileşime girdiğimizde, yani “göresme” süreci başladığında anlam ortaya çıkar.
Bu bağlamda, göresmek bir tür bilme biçimidir. Örneğin bir bilim insanı doğayı incelerken sadece gözlem yapmaz, doğayla bir tür diyalog kurar. Aynı şekilde bir sanatçı da tuvaldeki renklerle konuşur, onları “görür” ve “göresir.” Bu süreçte bilgi, sadece gözle değil, anlamla, sezgiyle ve duyguyla inşa edilir.
Göresmek ve Nesnelliğin Sınırları
Epistemolojik açıdan en büyük yanılsamalardan biri, bilginin tamamen nesnel olabileceğine inanmaktır. Oysa her gözlemci kendi perspektifini beraberinde getirir. Göresmek, bu durumu açık eder: Görme her zaman iki yönlüdür. Gözleyen, aynı zamanda gözlenendir.
Bu düşünce, bilginin merkezine insanı yerleştirir. Çünkü her bilgi, bir gözün, bir bilincin, bir kültürün ürünüdür. Bu da bizi ontolojiye, yani varlık felsefesine götürür.
Ontolojik Derinlik: Var Olmak, Görülmekle Mümkündür
Ontolojik düzlemde göresmek, “var olmak” ile “görülmek” arasındaki ilişkiyi sorgular. Varoluş, yalnızca bireysel bir durum değildir; diğerlerinin bakışıyla şekillenir. Bir insan, görülmediği bir dünyada ne kadar var olabilir?
Göresmek, varlığı görünür kılar. Birini görmek, onun varlığını onaylamaktır; birinin sizi görmesi ise sizin varlığınızı anlamlı hale getirir. Bu nedenle göresmek, karşılıklı bir varoluşun kurucu eylemidir.
Heidegger’in “varlık dünyada olmakla anlam kazanır” düşüncesi, göresmekle yeniden yorumlanabilir. İnsan dünyada yalnızca var değildir; diğerleriyle göreserek var olur. Dolayısıyla varlık, ilişkisel bir deneyimdir — bir arada olmanın, fark edilmenin, kabul edilmenin deneyimi.
Modern Dünyada Göresmenin Krizi
Teknolojik çağda insanlar birbirine daha çok “bakıyor” ama daha az “göresiyor.” Sosyal medya, yüzeysel görme biçimlerini teşvik ediyor. Bir fotoğraf, bir paylaşım, bir hikâye… Bunlar göresmenin değil, gösterinin ürünleri.
Bu durum, etik, epistemolojik ve ontolojik düzeyde bir kriz yaratıyor:
– Etik olarak, insanın insana duyarlılığı azalıyor.
– Epistemolojik olarak, bilgi yüzeyde kalıyor.
– Ontolojik olarak, birey görünürlük uğruna kendini tüketiyor.
Göresmek bu krize bir davet gibidir. Gerçek bir karşılaşma, gözlerin ardındaki anlamı görmeyi gerektirir.
Sonuç: Göresmek Bir Davettir
Göresmek, sadece karşılıklı görmek değil; karşılıklı anlamak, varoluşu paylaşmaktır. Etik olarak sorumluluk, epistemolojik olarak bilgelik, ontolojik olarak ise varoluşun ta kendisidir.
Görmenin yüzeyinde değil, anlamın derinliğinde kalmayı seçen herkes için göresmek bir yaşam biçimi olabilir.
Peki siz en son ne zaman birini gerçekten “göresiniz” geldi?
Belki de felsefi düşüncenin başladığı yer tam da burasıdır: Başkasını değil, önce kendini göresmekle.